Ne zaman bir yakınımı kaybetsem, hep Yahya Kemal'in "Sessiz gemi"sini hatırlarım: "Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan ... Biçare gönüller ne giden son sevgilidir bu Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu..."
ölüm olayı daha yakın olduğumuz kişilerin başına geldikçe etkilenme süresi de doğal olarak artar. 2. dereceden bir akraba veya bir arkadaşın arkasından daha uzun süre üzüntü ve özlem hissedilir, aradan uzun yıllar geçse de zaman zaman anmaya devam edilir.
etrafınızda üzüntüden intihar edeceğinizi düşünerek peşinizde dolanan kişiler kalmamıştır artık, cenaze kalabalığı da dağılmıştır. artık siz size kalmışsınızdır. sofraya bir kişi eksik oturduğunuzda hissedersiniz asıl yokluğu ve acıyı. artık yokluğu daha belirgindir, o ana kadar tüm ağlatma çabalarına rağmen gözünüzden tek damla yaş çıkmamışsa bile o an farkında olmadan yaşlar süzülür. ağlamasanız bile istemsiz bir şekilde yaşlar akmaya devam eder.
bundan sonraki ilk dönemlerde gitgide artan özlemle beraber acı da artar çünkü ilk şoku atlattınız, aklınız başınıza geldi ve acıyı bilinçli olarak hissetmeye başladınız, yara derindir artık. her şeyde onu hatırlarsınız, dalıp gidersiniz. farkında olmadan saatlerce onu düşünebilirsiniz. akla pişmanlıklar gelir, "keşke" ile başlayan cümleler kurulur: "keşke geçen gün ona o ters lafı etmeseydim", "keşke sarılıp öpüp aslında onu ne kadar çok sevdiğimi söyleseydim"...
belki "o hayatı boyunca didindi durdu da noldu işte, bak sonunda bunun keyfini süremeden gitti. ben didinsem neye yarar, benim de sonum öyle olacak , her şey boş..." düşünceleriyle kendinizi bırakırsınız belki de yaptığınız her hareketi onu düşünerek yapmaya başlarsınız, "o şimdi olsa böyle yapmamı isterdi" veya "o beni böyle görmek istemezdi" diyerek. bazen onun sizi görüyor olmasını çok istersiniz, desteğine çok ihtiyacınız olur ama bazen de kendinizi saldığınız öyle anlar olur ki görüp de üzülmesini istemezsiniz.
zaman geçer ve yapılması gereken işlerin farkına varılır. eşyalarını toparlamak da bunların başında gelir. elbise dolabını açtığınızda o ana kadar hissetmediğiniz bir kokuyu duyarsınız. onun kokusudur bu, gariptir ki önceden hiç bunun farkına varmamışsınızdır. o an öyle keskin gelir ki burnunuza, daha önce fark etmediğinize şaşırırsınız. ağlayacak gibi olursunuz ama tutarsınız kendinizi, çünkü bilirsiniz ki siz koptuğunuzda herkes arkanızdan gelecektir, bu yüzden güçlü durursunuz. bu dönemlerde resmine saatlerce bakabilirsiniz, kafanızdan hiçbir şey geçmese bile... gözünüzü ayırmadan saatlerce izleyebilirsiniz.
aradan zaman geçtikçe acı azalmıştır, özlem de katlanılır hale gelmiştir artık. belki de bu hale gelebilmek için birkaç sene geçmiştir... artık gün boyunca aklınıza çok sık gelmez ama gece yatıp kendinizle başbaşa kaldığınızda mutlaka düşünceleriniz arasında yerini alır. artık ne geceleri düşünürken ne de resmini görünce ilk günlerdeki gibi içiniz bir el tarafından sıkılıyormuş gibi hissetmezsiniz. çok daha farklıdır duruşunuz. suratta buruk bir gülümseme oluşur, belki bir anınız gelir aklınıza ve gülersiniz, sonra gene buruk bir ifade oluşur. konuşma sırasında farkında olmadan "ona da söylerdim böyle..." gibi aniden ağzınızdan çıkan cümlelerden sonra ne diyeceğinizi bilemediğiniz durumlar yaşarsınız. zaman zaman gözünüzü kapatıp yüzünü aklınıza getirmeye çalışırsınız, anıları hatırlamaya çalışırsınız çünkü onu kaybetmekten sonra en çok üzülüp vicdan azabı çekmenize neden olacak şey anılarını da kaybetmek olacaktır. korkarsınız onu unutacaksınız diye. hayatınıza, kişiliğinizin oluşumuna , benliğinize öyle güzel bir damga vurmuştur ki bu insan , bu güzel etkileri için şükran duyarsınız ve hakkını ödeyememenin verdiği burukluğu yaşayıp kızarsınız kendinize. vefa borcunuzu ödemek namına yapabileceğiniz tek şeyin unutmamak olduğunu düşünürsünüz.
Zaman geçtikçe onun tatlı anılarıyla yaşamayı iyice öğrenirsiniz, bazen duygulansanız da genelde gülümseyerek hatırlarsınız ve zaman zaman onun için bir şeyler yapmak istersiniz. belki "o beni böyle görmek isterdi" diyerek hayatınıza öyle devam edersiniz, belki anısına böyle yazılar yazarsınız, belki onun için her gece dua eder veya sadece düşünürsünüz... ve belki "öbür dünya"nın gerçek olduğuna yürekten inanmak istersiniz, onu tekrar görebilmek için
Ne zaman ki ilk günler geçer, etrafınızdaki onca kalabalık gider kuytu köşesine, işte o zaman anlarsınız eksildiğinizi. birlikte yaptığınız şeylerde artık tek başınıza kaldığınızı. bazen gidene olan sevgi öyle büyür ki, içiniz daha fazla taşıyamaz bunu. yazarsınız, çizersiniz, ağlarsınız ama hepsinde. ve anlarsınız ki ölüm geride kalanlar içindir. giden
in, yazık, hiçbir şeyden haberi yoktur.
ÖLEN YAKININ ARDINDAN HİSSEDİLENLER..,
ölen kişiyle olan tanışıklık derecesine ve kişinin kim olduğuna göre değişir hissedilenler de. tanımadıkları insanların ölümü çoğu kez hiç etkilemez insanları, eğer bu kişi çok gençse "yazık olmuş" denir ve etkisi kısa sürer. tanıdığınızın bir tanıdığıysa veya sizin çok az tanıdığınız biriyse gene "yazık" dersiniz içten ve buna ek olarak "herkesin başına gelebilir, bizim de..." dersiniz. bunun da etkisi uzun sürmez ve çoğu kez bir kez daha böyle bir olay duymadan başa geleceği düşünülmez, akla bile getirilmek istenmez. ölüm olayı daha yakın olduğumuz kişilerin başına geldikçe etkilenme süresi de doğal olarak artar. 2. dereceden bir akraba veya bir arkadaşın arkasından daha uzun süre üzüntü ve özlem hissedilir, aradan uzun yıllar geçse de zaman zaman anmaya devam edilir.
Ama bir de en yakınlarınızdan birini, hatta en bağlı olduğunuz insanı kaybetmişseniz o bir dönüm noktası bile olabilir. anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz, çocuğunuz olabilir bu kişi. aynı evi paylaşıyor olmak, ardından yaşanacak şeyleri çok daha yoğun hissetmenize neden olacaktır.
Önce olayın ciddiyetini fark edemezsiniz, hala inanamamışsınızdır ve inanmak için bir çabanız da yoktur; sanki bir anda kapıdan girecekmiş gibi hissedersiniz. ortalık cenaze için gelenlerle kalabalıktır ama kimseyle konuşmak istemezsiniz, sanki boşluktasınızdır. oturup öylece boş boş bakarsınız, etrafı pek de umursamadan, umursayamadan. şaşkın olduğunuzu hissedemeyecek kadar şaşkınsınızdır aslında. ilk söylendiği zaman tepki verememişsinizdir çünkü ölüm ve o insanın adını aynı cümlede bile düşünemezken şimdi beyninizde bundan başka bir şey yoktur ve bunu anlamlandırmaya çalışırsınız. o an onlar sadece sözcüklerdir ve ifade ettikleri bir şey yoktur. inanamazsınız. ya hiçbir şey düşünemezsiniz, ya da aklınıza o an düşünebileceğiniz en saçma şeyler gelir, gittikçe daha da bir saçmalaşarak: "bu insanlar ağlıyor , ben neden ağlayamıyorum, neden hissizleştim?... ağlamam mı gerekiyor? acaba görüyor mu beni şimdi? ağlamıyorum diye üzülmediğimi mi düşünür?..."
bu saçma düşünceler ve inanamama durumu bir süre daha devam eder. taa ki gömülene kadar... gömülürken üstüne atılan her toprak parçasıyla beraber ölüm kelimesi kafanızda daha da bir anlamlanır. her an kapıdan girebileceğini sandığınız kişinin bedeni toprak altında kayboldukça sizin de onun tekrar canlanacağına dair içinizde bulunan garip ümidiniz yok olur. ve her şey aslında bundan sonra başlar. etrafınızda üzüntüden intihar edeceğinizi düşünerek peşinizde dolanan kişiler kalmamıştır artık, cenaze kalabalığı da dağılmıştır. artık siz size kalmışsınızdır. sofraya bir kişi eksik oturduğunuzda hissedersiniz asıl yokluğu ve acıyı. artık yokluğu daha belirgindir, o ana kadar tüm ağlatma çabalarına rağmen gözünüzden tek damla yaş çıkmamışsa bile o an farkında olmadan yaşlar süzülür. ağlamasanız bile istemsiz bir şekilde yaşlar akmaya devam eder.
bundan sonraki ilk dönemlerde gitgide artan özlemle beraber acı da artar çünkü ilk şoku atlattınız, aklınız başınıza geldi ve acıyı bilinçli olarak hissetmeye başladınız, yara derindir artık. her şeyde onu hatırlarsınız, dalıp gidersiniz. farkında olmadan saatlerce onu düşünebilirsiniz. akla pişmanlıklar gelir, "keşke" ile başlayan cümleler kurulur: "keşke geçen gün ona o ters lafı etmeseydim", "keşke sarılıp öpüp aslında onu ne kadar çok sevdiğimi söyleseydim"...
belki "o hayatı boyunca didindi durdu da noldu işte, bak sonunda bunun keyfini süremeden gitti. ben didinsem neye yarar, benim de sonum öyle olacak , her şey boş..." düşünceleriyle kendinizi bırakırsınız belki de yaptığınız her hareketi onu düşünerek yapmaya başlarsınız, "o şimdi olsa böyle yapmamı isterdi" veya "o beni böyle görmek istemezdi" diyerek. bazen onun sizi görüyor olmasını çok istersiniz, desteğine çok ihtiyacınız olur ama bazen de kendinizi saldığınız öyle anlar olur ki görüp de üzülmesini istemezsiniz.
zaman geçer ve yapılması gereken işlerin farkına varılır. eşyalarını toparlamak da bunların başında gelir. elbise dolabını açtığınızda o ana kadar hissetmediğiniz bir kokuyu duyarsınız. onun kokusudur bu, gariptir ki önceden hiç bunun farkına varmamışsınızdır. o an öyle keskin gelir ki burnunuza, daha önce fark etmediğinize şaşırırsınız. ağlayacak gibi olursunuz ama tutarsınız kendinizi, çünkü bilirsiniz ki siz koptuğunuzda herkes arkanızdan gelecektir, bu yüzden güçlü durursunuz. bu dönemlerde resmine saatlerce bakabilirsiniz, kafanızdan hiçbir şey geçmese bile... gözünüzü ayırmadan saatlerce izleyebilirsiniz.
aradan zaman geçtikçe acı azalmıştır, özlem de katlanılır hale gelmiştir artık. belki de bu hale gelebilmek için birkaç sene geçmiştir... artık gün boyunca aklınıza çok sık gelmez ama gece yatıp kendinizle başbaşa kaldığınızda mutlaka düşünceleriniz arasında yerini alır. artık ne geceleri düşünürken ne de resmini görünce ilk günlerdeki gibi içiniz bir el tarafından sıkılıyormuş gibi hissetmezsiniz. çok daha farklıdır duruşunuz. suratta buruk bir gülümseme oluşur, belki bir anınız gelir aklınıza ve gülersiniz, sonra gene buruk bir ifade oluşur. konuşma sırasında farkında olmadan "ona da söylerdim böyle..." gibi aniden ağzınızdan çıkan cümlelerden sonra ne diyeceğinizi bilemediğiniz durumlar yaşarsınız. zaman zaman gözünüzü kapatıp yüzünü aklınıza getirmeye çalışırsınız, anıları hatırlamaya çalışırsınız çünkü onu kaybetmekten sonra en çok üzülüp vicdan azabı çekmenize neden olacak şey anılarını da kaybetmek olacaktır. korkarsınız onu unutacaksınız diye. hayatınıza, kişiliğinizin oluşumuna , benliğinize öyle güzel bir damga vurmuştur ki bu insan , bu güzel etkileri için şükran duyarsınız ve hakkını ödeyememenin verdiği burukluğu yaşayıp kızarsınız kendinize. vefa borcunuzu ödemek namına yapabileceğiniz tek şeyin unutmamak olduğunu düşünürsünüz.
Zaman geçtikçe onun tatlı anılarıyla yaşamayı iyice öğrenirsiniz, bazen duygulansanız da genelde gülümseyerek hatırlarsınız ve zaman zaman onun için bir şeyler yapmak istersiniz. belki "o beni böyle görmek isterdi" diyerek hayatınıza öyle devam edersiniz, belki anısına böyle yazılar yazarsınız, belki onun için her gece dua eder veya sadece düşünürsünüz... ve belki "öbür dünya"nın gerçek olduğuna yürekten inanmak istersiniz, onu tekrar görebilmek için
Ne zaman ki ilk günler geçer, etrafınızdaki onca kalabalık gider kuytu köşesine, işte o zaman anlarsınız eksildiğinizi. birlikte yaptığınız şeylerde artık tek başınıza kaldığınızı. bazen gidene olan sevgi öyle büyür ki, içiniz daha fazla taşıyamaz bunu. yazarsınız, çizersiniz, ağlarsınız ama hepsinde. ve anlarsınız ki ölüm geride kalanlar içindir. giden
in, yazık, hiçbir şeyden haberi yoktur.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4xYR1uP-UCMRLRqL7zG7DG-0Ol5GpMi06QNkJZQKiEh5lFuqlpCajk8TCdnE6tXpIpdNXvNY8Jl1u0kBLYVJXFIgN4dTOOzS7RwKed5pKmbzqf2t4f_JTntKulv0ho_q9VFhjMrko7ZUl/s400/Faruk+PANTER-S.gif)
Koçero, Ringo Kid, Kızılmaske gibi 100'e yakın filmde rol alan Yeşilçam'ın "Panter" lakaplı aksiyon yıldızı Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da öldü
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEha_M0aMjZGkcMjYwBZ8Cj9nl9Hz-xxv7DNBv_-kMCjMNRPBAuVUElv-pFiIhZ27pznFEgQkEv5IxfX1r0Z4-lNVGBCXuOcbSGz0oBN6Fg-9f7b9Io5RGWDC-D9pSDjR9h2wKigSI7xLIpQ/s320/FARUK-PANTER-2.jpg)
Adana'da 1938'de dünyaya gelen Ballı, tam bir sinema âşığıydı. Hayali, filmlerde rol almaktı. 14 yaşında İstanbul'a gelerek bir filmde figüranlık yaptı. Ancak İstanbul'un şartları zorluydu. Ekmek parasını kazanmak için tekrar memleketi Adana'ya döndü ve demirci ustası oldu. Ordu'da devlet hastanesi inşaatında çalışırken hayatının aşkı Uygun
100'e yakın filmde rol aldı. Bazı filmlerinde lakabı olan "Panter" isimli karakteri canlandırdı. Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı. Türk sinemasının başrol oyuncularından Yılmaz Güney, Kartal Tibet, Fikret Hakan ve Cüneyt Arkın ile kamera karşısına geçti.
ALMANYA'DA FABRİKA GÜNLERİ
Panter Film şirketini de kuran Ballı, bir süre yapımcılık yaptı. Ancak sinemadan yeteri kadar para kazanamıyordu.
Eşi de Almanya'ya işçi olarak gitmeye karar verdi. O da sinemayı bırakarak eşiyle birlikte Almanya'ya gitti. Almanya'da çikolata ve otomobil fabrikalarında çalışan Ballı, emekli oldu. Son 3 yıldır kalp rahatsızlığı olan Ballı'nın 10 Temmuz'da karaciğer kanserine yakalandığı ortaya çıktı. Kızı hastalığını söylediği zaman, 54 yıllık eşine dönerek "Sen üzülme, ben onu yenerim" dedi. Ama olmadı. Çünkü kanser son evrede ortaya çıkmış, karaciğer ve pankreası sarmıştı. Ballı, 22 Temmuz'da hayatını kaybetti.
Eşi Uygun Ballı, "Sinemayı çok seviyordu. Film çekerken, 'Bana sadece ekmek paramı verin, gerisini sonra da verseniz olur' diyordu. Kötü adam rollerinin ve dövüş sahnelerinin aranan oyuncusuydu. Çok güzel ata binerdi. Bir kere koluna kılıç saplanmıştı" dedi.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Berlin Şehitlik Camisi'nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından aynı yerdeki mezarlıkta toprağa verilecek.
Alıntı:
http://www.samanyoluhaber.com/gundem/Panter-lakapli-Faruk-Balli-hayatini-kaybetti/804451/
YEŞİLÇAM!IN PANTERİ HAYATINI KAYBETTİ
1960'lı yıllarda çekilen aksiyon filmlerinde dövüş sahnelerindeki çevikliğinden dolayı "Panter" lakabı takılan oyuncu Faruk Ballı, Almanya'da karaciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybetti.
Faruk Ballı; Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Almanya'da toprağa verilecek.
http://www.trtajans.com/index.php/artist/parks/1065-yesilcam-in-panteri-hayatini-kaybetti
Yeşilçam'ın "Panter"i Hayatını Kaybetti
Yeşilçam'ın "Panter" lakaplı oyuncusu Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da öldü.
Faruk Ballı; Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Almanya'da toprağa verilecek
http://www.bursahaber.com/guncel/yesilcamin
Yeşilçam'ın 'Panter'ine veda
HASAN AY
Koçero, Ringo Kid, Kızılmaske gibi 100'e yakın filmde rol alan Yeşilçam'ın "Panter" lakaplı aksiyon yıldızı Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da öldü
öldüYeşilçam'da 1960'lı yıllarda çekilen aksiyon filmlerinin karakter oyuncularından olan ve dövüş sahnelerindeki çevikliğinden dolayı "Panter" lakabı takılan oyuncu Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da karaciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybetti.Adana'da 1938'de dünyaya gelen Ballı, tam bir sinema âşığıydı. Hayali, filmlerde rol almaktı. 14 yaşında İstanbul'a gelerek bir filmde figüranlık yaptı. Ancak İstanbul'un şartları zorluydu. Ekmek parasını kazanmak için tekrar memleketi Adana'ya döndü ve demirci ustası oldu. Ordu'da devlet hastanesi inşaatında çalışırken hayatının aşkı Uygun Ballı'yla tanıştı. Birbirine âşık olan iki genç, evlenip İstanbul'a yerleşti.
Burada Ballı'nın sinema aşkı depreşti. Güreşle de uğraştığı için atletik bir yapısı vardı, gözünü budaktan sakınmıyordu. Aksiyon filmlerinin ilgi gördüğü bir dönemdi. Yeşilçam'ın yolunu tuttu. Kısa sürede aksiyon filmlerinin aranan oyuncusu oldu. Kimsenin cesaret edemediği yerlerden atlıyor, ellerinin üstünde yürüyor, sahnelerde kıyasıya dövüşüyordu.
100'e yakın filmde rol aldı. Bazı filmlerinde lakabı olan "Panter" isimli karakteri canlandırdı. Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı. Türk sinemasının başrol oyuncularından Yılmaz Güney, Kartal Tibet, Fikret Hakan ve Cüneyt Arkın ile kamera karşısına geçti.
ALMANYA'DA FABRİKA GÜNLERİ
Panter Film şirketini de kuran Ballı, bir süre yapımcılık yaptı. Ancak sinemadan yeteri kadar para kazanamıyordu.
Eşi de Almanya'ya işçi olarak gitmeye karar verdi. O da sinemayı bırakarak eşiyle birlikte Almanya'ya gitti. Almanya'da çikolata ve otomobil fabrikalarında çalışan Ballı, emekli oldu. Son 3 yıldır kalp rahatsızlığı olan Ballı'nın 10 Temmuz'da karaciğer kanserine yakalandığı ortaya çıktı. Kızı hastalığını söylediği zaman, 54 yıllık eşine dönerek "Sen üzülme, ben onu yenerim" dedi. Ama olmadı. Çünkü kanser son evrede ortaya çıkmış, karaciğer ve pankreası sarmıştı. Ballı, 22 Temmuz'da hayatını kaybetti.
Eşi Uygun Ballı, "Sinemayı çok seviyordu. Film çekerken, 'Bana sadece ekmek paramı verin, gerisini sonra da verseniz olur' diyordu. Kötü adam rollerinin ve dövüş sahnelerinin aranan oyuncusuydu. Çok güzel ata binerdi.
Bir kere koluna kılıç saplanmıştı" dedi.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Berlin Şehitlik Camisi'nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından aynı yerdeki mezarlıkta toprağa verilecek.
Panter Film şirketini de kuran Ballı, bir süre yapımcılık yaptı. Ancak sinemadan yeteri kadar para kazanamıyordu.
Eşi de Almanya'ya işçi olarak gitmeye karar verdi. O da sinemayı bırakarak eşiyle birlikte Almanya'ya gitti. Almanya'da çikolata ve otomobil fabrikalarında çalışan Ballı, emekli oldu. Son 3 yıldır kalp rahatsızlığı olan Ballı'nın 10 Temmuz'da karaciğer kanserine yakalandığı ortaya çıktı. Kızı hastalığını söylediği zaman, 54 yıllık eşine dönerek "Sen üzülme, ben onu yenerim" dedi. Ama olmadı. Çünkü kanser son evrede ortaya çıkmış, karaciğer ve pankreası sarmıştı. Ballı, 22 Temmuz'da hayatını kaybetti.
Eşi Uygun Ballı, "Sinemayı çok seviyordu. Film çekerken, 'Bana sadece ekmek paramı verin, gerisini sonra da verseniz olur' diyordu. Kötü adam rollerinin ve dövüş sahnelerinin aranan oyuncusuydu. Çok güzel ata binerdi.
Bir kere koluna kılıç saplanmıştı" dedi.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Berlin Şehitlik Camisi'nde öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından aynı yerdeki mezarlıkta toprağa verilecek.
Yeşilçam ‘Panter'ini kaybetti
Yeşilçam’ın ‘Panter’ lakaplı ünlü oyuncusu Faruk Ballı (74), Berlin’de hayatını kaybetti.
Berlin Türk Şehitlik Camisi’nde bugün öğle namazına müteakip kılınacak cenaze namazından sonra aynı yerdeki mezarlıkta defnedilecek olan Ballı’ya, 1960’lı yıllarda çekilen aksiyon filmlerinde dövüş sahnelerindeki çevikliğinden dolayı ‘Panter’ lakabı takılmıştı.
Almanya da karaciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybeden Ballı, ‘Kızıl Maske’, ‘Maskeli Beşler’, ‘Yedi Dağın Aslanı’, ‘Yiğit Kanı’, ‘Köroğlu’ ‘Dağlar Kralı’, ‘Koçero’, ‘Örümcek Adam’, ‘Ringo Kid’, ‘Süpermen Fantoma’ya Karşı’, ‘Demir Pençe’, ‘Maskeli Şeytan’ ve ‘Karaoğlan Geliyor’ gibi 500’ün üzerinde filmde irili ufaklı rolde oynadı.
Lakabı şirket oldu Türk sinemasının ünlü oyuncularından Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney, Fikret Hakan ve Kartal Tibet ile kamera karşısına geçen Ballı, kendi lakabı adına Partner Film şirketini kurdu. Yapımcılık ve sinemadan yeterli para kazanamayan Ballı, daha sonra eşiyle birlikte Almanya’ya işçi olarak gitti. Çikolata ve otomobil firmasında işçi olarak çalışan Ballı, 74 yaşında sevenlerinden ayrıldı.
Almanya da karaciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybeden Ballı, ‘Kızıl Maske’, ‘Maskeli Beşler’, ‘Yedi Dağın Aslanı’, ‘Yiğit Kanı’, ‘Köroğlu’ ‘Dağlar Kralı’, ‘Koçero’, ‘Örümcek Adam’, ‘Ringo Kid’, ‘Süpermen Fantoma’ya Karşı’, ‘Demir Pençe’, ‘Maskeli Şeytan’ ve ‘Karaoğlan Geliyor’ gibi 500’ün üzerinde filmde irili ufaklı rolde oynadı.
Lakabı şirket oldu Türk sinemasının ünlü oyuncularından Cüneyt Arkın, Yılmaz Güney, Fikret Hakan ve Kartal Tibet ile kamera karşısına geçen Ballı, kendi lakabı adına Partner Film şirketini kurdu. Yapımcılık ve sinemadan yeterli para kazanamayan Ballı, daha sonra eşiyle birlikte Almanya’ya işçi olarak gitti. Çikolata ve otomobil firmasında işçi olarak çalışan Ballı, 74 yaşında sevenlerinden ayrıldı.
http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/1252406/yesilcam-panteri-oldu
Yeşilçam'ın Panter'i,Hayatını Kaybetti
Yeşilçam'ın "Panter" lakaplı oyuncusu Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da öldü.AA1960'lı yıllarda çekilen aksiyon filmlerinde dövüş sahnelerindeki çevikliğinden dolayı "Panter" lakabı takılan oyuncu Faruk Ballı, Almanya'da karaciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybetti.
Faruk Ballı; Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Almanya'da toprağa verilecek.
Yeşilçam'ın "panter"i hayatını kaybetti
Yeşilçam'ın "Panter" lakaplı oyuncusu Faruk Ballı, 74 yaşında Almanya'da öldü.
Faruk Ballı; Köroğlu Dağlar Kralı, Koçero, Örümcek Adam, Ringo Kid, Maskeli Beşler, Kızılmaske, Zorro Kamçılı Süvari, Süpermen Fantoma'ya Karşı, Demir Pençe, Maskeli Şeytan, Karaoğlan Geliyor gibi filmlerde rol aldı.
4 çocuk ve 6 torun sahibi Ballı, yarın Almanya'da toprağa verilecek.
|
26 Temmuz 2012 Perşembe | 10:11 http://www.turkcealtyazi.org/viewtopic.php?t=15254 |